Melbourne'de Hava

16 Eylül 2014 Salı

Yeniden...

Herkese merhabalar,

2 aylik bir Turkiye tatilinin ardindan Melbourne'e donduk. Bu sebeple uzun zamandir yazi ekleyemedim bloga. Kisa zaman icinde yeni yazilarimla devam edecegim.

Saglicakla kalin.

23 Mayıs 2014 Cuma

Yazı 8 - Avustralya'daki 8 yılımız

Evet 9 Mayis 2014 Cuma gunu Avustralya’ya yerlesmek uzere ayak bastigimiz 9 Mayis 2006’dan bu yana tam 8 yilimizi bitirmis olduk. 8 yil ne kadar da cabuk gecti. Halbuki buraya gocmenlik icin basvurdugumuz, telaslari yasadigimiz zamanlar dun gibi.

Bu 8 yilda neler oldu?

9 Mayis 2006’da buradaki yasantimiza basladik. Finansal olarak cok guclu gelememistik maalesef. Butcemiz ve burda is bulma kolayligi bakimindan kendimize 3 ay sure bictik. Yani 3 ay icinde esim ve benden en azindan birimiz is bulamazsak Turkiye’ye donecektik. Kararimiz bu sekilde idi.

Geldigimiz gibi arkadaslarlarimiz bizi misafir ederlerken bizde kiralik ev tutmak icin ev arayislarimizi yaptik. Sonunda yine bir Turk’un sahibi oldugu bir evi kiraladik. Evimize bazilari sifir yeni, bazilari ikinci el olmak uzere esyalarimizi almaya basladik. Esimin o zamanlar Ingilizce seviyesi cok uygun olmadigi icin bir an once is bulma sorumlulugu benim uzerimdeydi. Ben bir bilgisayar muhendisiyim. Buraya 2004’te gelisimizde is piyalasalari daha mi iyidi bilemiyorum ama 2006’nin Mayis’inda geldigimizde durumun o sekilde (2004 Ekim’indeki gibi) olmadigini anlamamiz cok uzun surmedi. Tuttugumuz eve yerlesme telasi, Avustralya’ya gocmen olarak gelen herkesin yapmasi gereken yasal islemler vs gibi islemler ile ugrasmalarimiz bittikten sonra Mayis ayinin son gunleri ve Haziran ayinin basi itibariyle son surat islere basvurmaya basladim. Turkiye’de calistigim alanda yaptigim basvurular bir sekilde pozitif sekilde sonuclanmadi nedense. Is gorusmeleri aslinda fena gecmiyordu ama sonuc bir turlu gelmiyordu. Yasamak icin Melbourne’u secmistik ve Sydney’deki islere basvurmak istemiyordum. Bir sekilde Melbourne’de is bulmam gerekiyordu anlayacaginiz. Yoksa yolun sonu tekrar gerisin geriye Istanbul’du. Bir is gorusmesinde gorusmeyi yapan acentanin bana “baska pozisyonlar ile ilgili gorusmelerin var mi?” sorusu uzerine “evet su anda 4 ayri pozisyon icin gorusme halindeyim” demem uzerine, “istedigin kadar isle ilgili gorusme yapiyor ol, is gorusmeleri faturalarini odemez” demesi hala kulaklarimda cinliyor gibi. Aslina bakarsaniz bu soylem benim is aramamda taktiksel bir degisime de sebep oldu diyebilirim. Turkiye’de tecrubeli oldugum alan disinda da is aramaya ve o islerede basvurmaya basladim.

Sonucta Avustralya’daki ilk isimi yine burada yasayan Turk grubunun arasinda bir maillesme sonucu tanistigim bir Turk’un (yani su andaki mudurum) yardimi ile buldum. Bu is, tecrubem olmayan bir alandaydi ama adaptasyonum uzun surmedi ve calisma ortami Istanbul’dan sonra cok rahat ve stressiz gelmisti. Bu sekilde kendimize bictigimiz 3 ayin dolmasina yaklasik 3 hafta kala 17 Temmuz 2006’da Melbourne’deki ilk isime baslamis oldum.

Sonrasinda, esim Ingilizce kursuna basladi. Onun alaninda is bulmasi Agustos 2007’i buldu.

2009 yilinin Nisan ayinda Avustralya vatandasligimizi aldik ve hem Turkiye hem de Avustralya vatandasi olarak ‘cifte vatandas’ kategorisine gecmis olduk.

Yine bu 8 sene zarfinda hayatimizdaki en buyuk degisiklik tabii ki aramiza 2009 Ekim ayinda katilan kizimiz oldu. Ilerleyen yazilarda Avustralya’da daha dogrusu Melbourne’de bebeklikten itibaren cocuk yetistirmek ile ilgili yazilarim olacak. Sadece yazilarimin arasi uzun olabilir bu konuda okuyucularim lutfen kusura bakmasinlar ancak hayatin ritmine ayak uydurmak burada da cok kolay degil. Dolayisi ile yazi yazacak bos vakit bulabilmek kolay olmuyor. Ama mumkun oldukca yazacagim.

Ben 2006 Temmuz’da basladigim isyerimde hala calismaya devam ediyorum 8 seneyi devirmek uzereyim kismetse. Calistigim yer Melbourne’un baskenti oldugu Victoria hukumetinin bir departmani. Avustralya’da is kanunlarina gore isverenler calisanlarina ‘long service leave’ yani uzun donem sadakat izni denilebilecek bir izin veriyorlar. Bu izin 10 sene hizmet icin 3 ay olarak uygulaniyor genelde. Tam emin degilim ama bu butun heryerde bu sekilde uygulaniyor sanirim. Gectigimiz sene benimde bu izni hakketmeme 3 yil kaldi derken is yerimde uygulanan kurallarin degistirilmesi sonucu 7 sene hizmetten sonra bu izni orantili olarak (7 sene icin 3 ayin %70’i seklinde) kullanilabilir hale getirdiler. Bakalim kullanabilirsem tabii ki boyle bir izni hayatimda ilk defa almis olacagim. Avustralya’ya gocmen olarak gelmeden once Turkiye’deyken bir isyerindeki en uzun calisma surem 4 seneydi. Su siralar su andaki isyerimde bu sureyi ikiye katlamak uzereyim.

Buradaki 8 sene zarfinda guzel seyler yasadik. Doganin, piknik, kamp olayinin dibine vurduk. Dogada yaptigimiz piknik kahvaltilar arkadas grubumuzla bir araya geldigimiz guzel anilar oldular. Yazin cok sicak kavurucu havalar haricinde diger zamanlarda hep yapabildik boyle piknikleri artik Istanbul’da dogaya ne kadar hasret kaldiysak hicte sikilmadik bundan. 8 sene icinde 2008, 2010 ve 2012 yazlarinda (Turkiye yazlarinda) olmak uzere 3 kere Turkiye’ye tatile geldik. 1 kere Sydney tatili ve 1 kerede Yeni Zellanda’nin guney adasi (Christchurch deprem yasayip yikilmadan once gormus olduk) olmak uzere buyuk tatillerimizi yaptik. Daha henuz maalesef Queensland tarafina bir tatile gidemedik, Gold Coast ve Great Barrier Reef bolgesini henuz goremedik. Umarim ileride gorebiliriz oralarida. Bunlari buradaki yasam standardindan biraz ornek verebilmek adina listeledim. Ayrica Turkiye’de bazi kisilerden duymustuk; yani onlar yanlis biliyorlardi; iste Avustralya’ya gocmen olarak gittiniz mi, 5 sene ulke disina cikamiyormussunuz, hukumet izin vermiyormus falan, filan. Bu tip kulaktan dolma yanlis bilgileri kirmak adina yazdim ayrica.

Istanbul’daki hayatimiza gore neler degisti?

En buyuk degisiklikler tabii ki de cografik ve iklimsel degisiklikler. Yani guney yarim kurede yasayip, yazi Aralik-Ocak-Subat aylarinda, kisi da Haziran-Temmuz-Agustos aylarinda yasamak, Turkiye gunu yasamaya devam ederken bizim burada gece uykusunda olmamiz ve biz uyanipta islerimize geldigimizde Turkiye’nin gece uykusunda olmasi gibi. Burda kis mevsimiyken, Turkiye’ye tatile gidince kistan yaza gittigimiz icin cok ilginc oluyor ve vucudumuz hemen uyum sagliyor oraya ama tatil bitipte buraya kisa donunce tam tersi oluyor ve yol yorgunlugu ve jetlag bir turlu bitmek bilmiyor gibi oluyor.

Az stress, cok lay lay diyebilirim kisaca. Az stress kismi son 1-2 yilda biraz artmis olsada hala Istanbul seviyesine cikmis degil. Her yil yapilan listelerde sikca dunyanin en yasanabilir sehri ilan edilen (ama bana gore degil, olmamali) Melbourne’de yasiyoruz. Sehircilik bakimindan gercekten iyi bir sehir. Bu anlamda Istanbul’u ozledigimi soyleyemem. Cok duzenlli. Gerci dedigim gibi son 1-2 senede burada da bayagi bir trafik problemi olusmaya basladi gibi. Uzun mesafe gitmek problem olabiliyor sabah ve aksam is saatlerinde cok yogun oldugundan. Ama yogunluk Istanbul gibi 24 saat degil ancak aksam 7’e kadar devam ediyor diyebilirim. O saatten sonra azalan trafik genelde gece 10’dan itibaren in ile cin’in maclarina sahne olmaya basliyor diyebilirim (ancak bu hafta ici aksamlari gecerli bir durum). Cuma ve Cumartesi geceleri yollar yine bayagi kalabalik oluyor zira insanlar disarida yemek yemeyi ve gece hayatini seviyorlar genelde.

Is yasantimiz daha duzenli; yukarida da belirttigim gibi ben burada bir devlet kurulusunda calisiyorum. Ise baslangic ve bitis saatlerimiz Istanbul’daki is hayatima gore daha duzenli ve haftalik calisma saatimiz daha az diyebilirim. Resmi olarak haftalik calisma saatimiz 38 saat. Bu tabii ki is yukune gore degisiyor aksam mesai yapan arkadaslar oluyor cok seyrekte olsa ama insanlar genelde ofiste gec saate kadar durmak yerine aksam evden isyerine baglanarak calismayi tercih ediyorlar. Cumartesi ve Pazar gunu ise gidipte mesai yapmak gibi bir kavram ise yok diyebilirim en azindan benim calistigim kurulusta benim calistigim IT departmaninda.

Melbourne Istanbul’a gore iklim bakimindan acik hava aktivitelerine daha uygun bir sehir diyebilirim. Kisin havanin yumusak olmasi sebebiyle rahatlikla disarida zaman gecirmek mumkun oluyor. Istanbul'a gore en buyuk degisim bu olsa gerek. Birseyler yapalim dedigimiz zaman aklimiza hep dis mekan aktiviteleri geliyor ve ic mekan aktivitelerine pek takilmiyoruz diyebilirim. Alis veris merkezlerine gezmek icin degil gercekten alis veris yapmak icin gidiyoruz genelde. Gezmek amacli degil.

Bu 8 yilda hayatimizda degisen ve bizi kotu sekilde etkileyen en buyuk sey tabii ki de annelerimize, babalarimiza ve kardeslerimize olan uzakligimiz ve onlari 2 senede (en azindan simdiye kadar) bir gorebiliyor olmamiz ve kizimizin onlarin yoklugunda buyumesi ve o tip akraba kavramlarina goreceli olarak uzak (Turkiye’de onlara yakin olarak yetismesine gore) yetisiyor olmasi. Neyse bu konulari ilerleyen yazilarda irdelemeye calisicagim.

Bu yazimin sonunda gectigimiz hafta Turkiye’de, Soma’da meydana gelen feci maden kazasi sonucu hayatlarini kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakinlarina bas sagligi, sabir ve kuvvet dilerim. Tek temennim kaza ile ilgili sorumlularin gereken cezalari almalari ve Turkiye’de OH&S yani Is Yeri Guvenligi standartlarinin bir an once istenilen seviyeye getirilmesi ve bu tip kazalarin minimuma indirgenmesidir.

Bir sonraki yazimda biraz Avustralya tarihinden bahsedecegim.


Saglicakla kalin…

10 Nisan 2014 Perşembe

Yazı 6 - Avustralya ve Tropical Cyclone'lar

Tropical Cylone (Tropikal Siklon) - daha Turkce adiyla Kasirga: Büyük çaplı ve çok şiddetli Beaufort ölçeğine göre saatte 118 kmden (75 milden) fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr. (wikipedia)

Su anda Avustralya'nin kuzey dogusunda Pasifik uzerinde once alcak basinc sistemi olarak olusmus ve sonrasinda gucunu arttirarak Avustralya siniflandirmasina gore 3. kategori Tropical Cyclone haline donusen Ita ile ilgili bilgilendirme yapmak istedim. Yerel saatle 11 Nisan 2014 Cuma gecesi landfall yapmasi, yani karaya varmasi beklenen Ita'nin karaya varisindan once Kuzey Queensland aciklarindaki iliman sularda gucunu daha da arttirarak 4. kategoriye yukselmesi ve o sekilde kara ile bulusmasi bekleniyor. Daha 3. kategorideyken hizi 220 Km/saate kadar ruzgar uretebilen bir sistem olan Ita'nin karaya vardiginda bayagi bir yikim yapacagi acik. O bolgelerde yasayanlara simdiden bol sans. Allah yardimcilari olsun.


12 Nisan 2014 Saat: 21:45

Cyclone Ita karaya ulastiktan sonra guc kaybederek Kategori 1'e kadar zayifladi ama hala kasirga sonucta daha firtina sinifina inmedi. Rota tahminine gore Ita, Queensland kiyilarini doverek guney doguya dogru yolculuguna devam edip Pasifik Okyanusuna geri donus yapacak. Guneye gittikce deniz suyu sicakligi dusecegi icin gucunu kaybedecektir. Kasirgalar gucunu deniz yuzeyindeki suyun sicakligindan aliyorlar sonucta. Ve bir kasirga olusmasi icin gerek sart deniz yuzeyindeki su sicakliginin en az 26 derece olmasi.



Video

http://youtu.be/v-hf0QBNc6c


11 Nisan 2014 Saat: 23:10

Ve Cyclone Ita karaya ulasti. Karaya varmadan hemen once Kategori 3'e indi.

Brisbane Times'tan - Canli


11 Nisan 2014 Saat: 15:38

Gelismeleri Twitter ustunden #TCIta hastaginden izleyebilirsiniz.

Ita maalesef beklenenden daha fazla guclendi ve Kategori 5 seviyesine yukseldi ve ruzgarin hizi 300 Km/saate kadar variyor. Durum feci. 

Uydu goruntulerinden Ita su sekilde gozukuyor Bureau of Meteorology'nin web sitesinde.









Bugunden Videolar




O bolgelerde yasayanlara Allah yardim etsin.

10 Nisan 2014


Uydu goruntulerinden Ita su sekilde gozukuyor Bureau of Meteorology'nin web sitesinde.




Ita'nin izleyebilecegi yol su sekilde gosteriliyor 

Bu da Ita ilgili haberleri takip edebileceginiz link.


Videolar


Daha sonra baska videolarda eklerim.
Bakalim yarin neler olacak kuzey Queensland'de. 

Not: Avustralya'daki 8 yilimizin ozetini yapacagim dedigim yaziyi unutmadim. Birkac gune kadar hazir hale getirmeye calisicagim.

Saglicakla kalin.

4 Nisan 2014 Cuma

Yazı 5 - Avustralya'ya İkinci Yolculuk ve Yerleşmek

Herkese merhabalar,

Bu yazımı sonbahar ekinoksunu (21 Mart 2014) geçtiğimiz, gündüzlerin inanılmaz bir hız ile kısaldığı, sabah işe gitmek üzere uyandığımızda hala ‘gecenin körü’ karanlığının olduğu, akşam işten eve geldiğimizde kısa bir süre sonra havanın karardığı, güneşin artık eskisi kadar cildimizi ısırmadığı (ama yine de temkinli olmak lazim zira buranın güneşi Türkiye’dekinden çok farklı etkiliyor), yağmur sezonunu ve hatta kişisel olarak soğuk algınlığı ve grip sezonunu açtığım, ağacların hızla yapraklarının sarardığı, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farklarının 20 derecelere kadar çıkabildi, Türkiye’de saatlerin 1 saat ileri alınmış olduğu ve saat farkının 8’e düştüğü ve artık resmen sonbahardayız diyebileceğim bir günde (3 Nisan gecesi) yazıyorum. Not: 5 Nisan’ı 6 Nisan’a bağlayan gece bizde saatlerimizi 1 saat geri alacağız ve Türkiye ile saat farkımız 9’a çıkmış olacak.

Evet Melbourne’de sonbahar geldi. Burada sonbahar bir başka. Kaldı ki ben sonbaharı hiç sevmeyen birisiyim. Gündüzler biraz kısalmaya başlasın hemen depresyona giriyorum resmen. Hele birde havaların soğumasıyla oluşan o sonbahar yorgunluğu yokmu insanın sabahları yataktan çıkası gelmiyor. 
Nisan’ın 3’ü itibariyle havalarımız serinledi ve gündüzleri 20’li derecelere indik. Geceleri ara ara 9 dereceye kadar iniyor. Hatta 1-2 hafta önce sabah ve akşam olmak üzere evde ısıtıcımızı bile çalıştırdık. Doğal gaz şirketlerinin ellerini ovuşturdukları zamanlara yaklaşıyoruz yani anlayacağınız.

Yine bu zamanlarda Türkiye’de tam tersine ilkbahar başladı, ve yaza doğru hızlı adımlar ile ilerleniyor.
Neyse bu havadan sudan konulara Melbourne’le ilgili bilgilendirici yazılara geçtiğimde bir yazımda detaylı bir şekilde değineceğim zaten. O sebeple şimdi bu yazımdaki ana konuma yani 2006’da gelip Melbourne’e yerleşme hikayemize dönmek istiyorum.

2004 yılının Ekim ayında yaptığımız Avustralya (Melbourne ve Sydney) gezisi sonrası İstanbul’a döndük ve yaşantımıza kaldığımız yerden devam ettik. Bir yandan da yerleşmek için seçmiş olduğumuz Melbourne’e temelli yerleşmek amacıyla gelmek adına planlarımızı şekillendirmeye ve finansal birikimimizi yapmaya başladık. Bu yaptığımız gezi, Avustralya’nın bize verdiği 5 yıllık geçerli sürekli oturum hakkının 2009’a kadar geçerli olmasını sağladı. Yani 2009’a kadar Avustralya’ya giriş yapma ve yerleşme hakkımız vardı artık.

Bu aşamadan sonra bizim kendimizi hazır hissetmemiz yaklaşık 1,5 seneyi buldu. Bu arada geçen zamanlarda kendimize çok fazla sayıda sorular sorduk. 
Emin miyiz?
Neden?
Artılar eksiler neler?
Melbourne mu? Sydney mi?
Acaba Türkiye’den Avustralya’ya gidip yerleşmeden önce İstanbul’dan Türkiye’deki başka bir şehre mi gidip yerleşsek? Oraları mı denesek?
İzmir? Antalya? Hangisi? Neresi?

Sonra İngiltere’nin de puanlama sistemiyle göçmen aldığını öğrenmemiz üzerine, acaba İngiltere’ye mi yerleşsek diye düşünmeye başladık Hem daha yakın. Ama bütün başvuru, bekleme süreci vs hepsi yeni baştan başlayacak idi. Uzun düşüncelerden sonra Avustralya için devam etme ve İngiltere’ye başvuru yapmama kararı aldık. 

Gerçi şimdilerde 2014’e geldik ve biz o zaman aldığımız bu karardan bazen pişman oluyoruz. Sonda belirteceğimi başta belirteyim. Keşke İngiltere’ye gitseymişiz oluyoruz. Ama bu durum arada oluşuyor. Yani bazı zamanlar oluyor ki gerçekten Avustralya – Türkiye arasındaki yaklaşık 18,000 km’lik mesafe bize hem dert hemde sıkıntı oluyor. Ailelerimizden ve akrabalarımızdan bu kadar uzakta ne işimiz var olduğumuz zamanlar oluyor. Evet dürüst olmakta fayda var. Burası ha deyince bavulunu alıpta Türkiye’nin yolunu tutabileceğimiz bir yer değil. Hem yol uzun sürüyor hem de bilet fiyatları epey yüksek. Aslında bu durumu bilerek geldik ve yerleştik buraya ama işte insanın bazen ruh hali bu şekilde pişmanlıklar yaşamasına da neden oluyor. Bazen annenize, babanıza ve akarbalarınıza daha yakında yaşıyor olmayı isteyebiliyorsunuz.
Avustralya öyle bir ülke ki, bence yurt dışında yaşamaya karar vermiş bir insan için gerek iklimi, gerek doğası, gerek göçmenlere olan yaklaşımı ve tanınan hakların gayet yeterli olması ve gerekse kendi milletinizden, dilinizden ve kültürünüzden arkadaş bulabilmenin kolay olduğu bir yer. Bir göçmen için yaşanabilecek, kolay adapte olunabilecek en iyi ilk 3 ülke arasındadır kesinlikle kanımca.

Türkiye’den gelen ailesine ve arkabalarına nispeten bağlı kişiler olarak buranın bize dezavantajlarından en önemlisi kesinlikle Türkiye’ye olan uzaklık diyebiliriz. Uçakla toplam 18 saat uçarak gelinebilen bir yer Türkiye’den.

Neyse yukarıda bahsettiğim soruları düşüne düşüne 2006 senesine geldik ve artık zaman yaklaşıyordu. Biz kesin kararımızı verdik ve Mayıs 2006’da Melbourne’e yerleşecek şekilde planlarımızı yaptık ve uygulamaya koyduk. Ben ve eşim işyerimizle konuştuk. Zamanı geldiğinde istifalarımızı verdik. Bir yandan İstanbul’da evi toplama telaşı, bir yanda İstanbul’daki arkadaşlarımız ile vedalaşma toplantılarını yaparken diğer yandan iki farklı şehirde yaşayan ailelerimizle ve akrabalarımızla organize etmeye çalıştığımız Melbourne’e göçmeden önceki son birliktelikler. Derken Mart 2006 sonunda bende eşimde işlerimizden ayrıldık ve İstanbul’daki evimizi boşalttık. Eşyalarımız kamyona yüklenipte eşimin memleketindeki aile evine doğru yola çıktığında hani ‘Agonun horozu gibi ortada kalmak’ diye bir terim vardır ya (en azından benim memleketim İzmir dolaylarında var) aynen o şekilde kaldık ortada. Artık İstanbul’da bir evimiz yoktu. Sonrasında evimize yakın bir köftecide bilinmezlikler ve heyecan içinde öğlen yemeğimizi yediğimizi hatırlıyorum. Daha sonrada gönderdiğimiz eşyalardan önce varacakları eve varıpta karşılayalım diye Sabiha Gökçen hava limanına doğru taksi ile yola çıktık.

Eşyalarımız ebedi istiraathanelerine vardıklarında evi düzenledik. Sonrasında önce eşimin ailesi tarafında sonrasında benim İzmir’deki ailem ve akrabalarım tarafında veda turlarımızı gerçekleştirdik. Bu turlar tabii ki de çok kolay olmadı. Bazen eğlenceli, bazen tartışmalı bazen heyecanlı ve en nihayetinde ayrılık vakitleri gelip çattığında ise acıklı ve ağlamaklı sahnelere sebep oldu. Ailelerimiz içinde bizim içinde zor olsada artık bir kere ok yaydan çıkmıştı ve geri dönüşü yoktu. İçimizdeki heyecan ve geleceğe dönük merak içerisinde Türkiye’deki son gecemizi İstanbul’da samimi olduğumuz arkadaşlarımızın evinde geçirdik ve 6 Mayıs 2006’da tekrardan Melbourne’ün yolunu tuttuk. Arada Kuala Lumpur’da stop-over yapmamız sebebi ile 9 Mayıs 2006 tarihinde bu sefer yerleşmek üzere tekrar Avustralya’ya, Melbourne’den gümrük görevlilerinin ‘Welcome home sir!’ söylemleri eşliğinde girişimizi yapmış bulunuyorduk.

Bir sonraki yazımda burada şu ana kadar geçirdiğimiz yaklaşık 8 senenin genel bir özetini yapmaya çalışacağım. Ardından da artık buraları tanıtıcı yazılarıma başlama vakti gelecek.

Sağlıcakla kalın.

Birkaç resim


Şu anki evimize yakın kavşak ve Shell benzin istasyonu

Görmemişin bahçesi olmuş. Melbourne'deki ilk evimizin bahçesi. Yıl 2007

Twelve Apostoles Victoria