Herkese merhabalar,
2 aylik bir Turkiye tatilinin ardindan Melbourne'e donduk. Bu sebeple uzun zamandir yazi ekleyemedim bloga. Kisa zaman icinde yeni yazilarimla devam edecegim.
Saglicakla kalin.
16 Eylül 2014 Salı
23 Mayıs 2014 Cuma
Yazı 8 - Avustralya'daki 8 yılımız
Evet 9 Mayis 2014 Cuma gunu Avustralya’ya yerlesmek uzere
ayak bastigimiz 9 Mayis 2006’dan bu yana tam 8 yilimizi bitirmis olduk. 8 yil
ne kadar da cabuk gecti. Halbuki buraya gocmenlik icin basvurdugumuz, telaslari
yasadigimiz zamanlar dun gibi.
Bu 8 yilda neler oldu?
9 Mayis 2006’da buradaki yasantimiza basladik. Finansal
olarak cok guclu gelememistik maalesef. Butcemiz ve burda is bulma kolayligi
bakimindan kendimize 3 ay sure bictik. Yani 3 ay icinde esim ve benden en
azindan birimiz is bulamazsak Turkiye’ye donecektik. Kararimiz bu sekilde idi.
Geldigimiz gibi arkadaslarlarimiz bizi misafir ederlerken
bizde kiralik ev tutmak icin ev arayislarimizi yaptik. Sonunda yine bir Turk’un
sahibi oldugu bir evi kiraladik. Evimize bazilari sifir yeni, bazilari ikinci
el olmak uzere esyalarimizi almaya basladik. Esimin o zamanlar Ingilizce
seviyesi cok uygun olmadigi icin bir an once is bulma sorumlulugu benim
uzerimdeydi. Ben bir bilgisayar muhendisiyim. Buraya 2004’te gelisimizde is
piyalasalari daha mi iyidi bilemiyorum ama 2006’nin Mayis’inda geldigimizde
durumun o sekilde (2004 Ekim’indeki gibi) olmadigini anlamamiz cok uzun
surmedi. Tuttugumuz eve yerlesme telasi, Avustralya’ya gocmen olarak gelen
herkesin yapmasi gereken yasal islemler vs gibi islemler ile ugrasmalarimiz
bittikten sonra Mayis ayinin son gunleri ve Haziran ayinin basi itibariyle son
surat islere basvurmaya basladim. Turkiye’de calistigim alanda yaptigim
basvurular bir sekilde pozitif sekilde sonuclanmadi nedense. Is gorusmeleri
aslinda fena gecmiyordu ama sonuc bir turlu gelmiyordu. Yasamak icin Melbourne’u
secmistik ve Sydney’deki islere basvurmak istemiyordum. Bir sekilde
Melbourne’de is bulmam gerekiyordu anlayacaginiz. Yoksa yolun sonu tekrar
gerisin geriye Istanbul’du. Bir is gorusmesinde gorusmeyi yapan acentanin bana
“baska pozisyonlar ile ilgili gorusmelerin var mi?” sorusu uzerine “evet su
anda 4 ayri pozisyon icin gorusme halindeyim” demem uzerine, “istedigin kadar
isle ilgili gorusme yapiyor ol, is gorusmeleri faturalarini odemez” demesi hala
kulaklarimda cinliyor gibi. Aslina bakarsaniz bu soylem benim is aramamda
taktiksel bir degisime de sebep oldu diyebilirim. Turkiye’de tecrubeli oldugum
alan disinda da is aramaya ve o islerede basvurmaya basladim.
Sonucta Avustralya’daki ilk isimi yine burada yasayan Turk
grubunun arasinda bir maillesme sonucu tanistigim bir Turk’un (yani su andaki
mudurum) yardimi ile buldum. Bu is, tecrubem olmayan bir alandaydi ama
adaptasyonum uzun surmedi ve calisma ortami Istanbul’dan sonra cok rahat ve
stressiz gelmisti. Bu sekilde kendimize bictigimiz 3 ayin dolmasina yaklasik 3
hafta kala 17 Temmuz 2006’da Melbourne’deki ilk isime baslamis oldum.
Sonrasinda, esim Ingilizce kursuna basladi. Onun alaninda is
bulmasi Agustos 2007’i buldu.
2009 yilinin Nisan ayinda Avustralya vatandasligimizi aldik
ve hem Turkiye hem de Avustralya vatandasi olarak ‘cifte vatandas’ kategorisine
gecmis olduk.
Yine bu 8 sene zarfinda hayatimizdaki en buyuk degisiklik
tabii ki aramiza 2009 Ekim ayinda katilan kizimiz oldu. Ilerleyen yazilarda
Avustralya’da daha dogrusu Melbourne’de bebeklikten itibaren cocuk yetistirmek
ile ilgili yazilarim olacak. Sadece yazilarimin arasi uzun olabilir bu konuda
okuyucularim lutfen kusura bakmasinlar ancak hayatin ritmine ayak uydurmak
burada da cok kolay degil. Dolayisi ile yazi yazacak bos vakit bulabilmek kolay
olmuyor. Ama mumkun oldukca yazacagim.
Ben 2006 Temmuz’da basladigim isyerimde hala calismaya devam
ediyorum 8 seneyi devirmek uzereyim kismetse. Calistigim yer Melbourne’un
baskenti oldugu Victoria hukumetinin bir departmani. Avustralya’da is
kanunlarina gore isverenler calisanlarina ‘long service leave’ yani uzun donem
sadakat izni denilebilecek bir izin veriyorlar. Bu izin 10 sene hizmet icin 3
ay olarak uygulaniyor genelde. Tam emin degilim ama bu butun heryerde bu
sekilde uygulaniyor sanirim. Gectigimiz sene benimde bu izni hakketmeme 3 yil kaldi
derken is yerimde uygulanan kurallarin degistirilmesi sonucu 7 sene hizmetten
sonra bu izni orantili olarak (7 sene icin 3 ayin %70’i seklinde)
kullanilabilir hale getirdiler. Bakalim kullanabilirsem tabii ki boyle bir izni
hayatimda ilk defa almis olacagim. Avustralya’ya gocmen olarak gelmeden once
Turkiye’deyken bir isyerindeki en uzun calisma surem 4 seneydi. Su siralar su
andaki isyerimde bu sureyi ikiye katlamak uzereyim.
Buradaki 8 sene zarfinda guzel seyler yasadik. Doganin, piknik,
kamp olayinin dibine vurduk. Dogada yaptigimiz piknik kahvaltilar arkadas
grubumuzla bir araya geldigimiz guzel anilar oldular. Yazin cok sicak kavurucu
havalar haricinde diger zamanlarda hep yapabildik boyle piknikleri artik
Istanbul’da dogaya ne kadar hasret kaldiysak hicte sikilmadik bundan. 8 sene
icinde 2008, 2010 ve 2012 yazlarinda (Turkiye yazlarinda) olmak uzere 3 kere
Turkiye’ye tatile geldik. 1 kere Sydney tatili ve 1 kerede Yeni Zellanda’nin
guney adasi (Christchurch deprem yasayip yikilmadan once gormus olduk) olmak
uzere buyuk tatillerimizi yaptik. Daha henuz maalesef Queensland tarafina bir
tatile gidemedik, Gold Coast ve Great Barrier Reef bolgesini henuz goremedik.
Umarim ileride gorebiliriz oralarida. Bunlari buradaki yasam standardindan
biraz ornek verebilmek adina listeledim. Ayrica Turkiye’de bazi kisilerden
duymustuk; yani onlar yanlis biliyorlardi; iste Avustralya’ya gocmen olarak
gittiniz mi, 5 sene ulke disina cikamiyormussunuz, hukumet izin vermiyormus
falan, filan. Bu tip kulaktan dolma yanlis bilgileri kirmak adina yazdim
ayrica.
Istanbul’daki hayatimiza gore neler degisti?
En buyuk degisiklikler tabii ki de cografik ve iklimsel degisiklikler.
Yani guney yarim kurede yasayip, yazi Aralik-Ocak-Subat aylarinda, kisi da
Haziran-Temmuz-Agustos aylarinda yasamak, Turkiye gunu yasamaya devam ederken
bizim burada gece uykusunda olmamiz ve biz uyanipta islerimize geldigimizde
Turkiye’nin gece uykusunda olmasi gibi. Burda kis mevsimiyken, Turkiye’ye
tatile gidince kistan yaza gittigimiz icin cok ilginc oluyor ve vucudumuz hemen
uyum sagliyor oraya ama tatil bitipte buraya kisa donunce tam tersi oluyor ve
yol yorgunlugu ve jetlag bir turlu bitmek bilmiyor gibi oluyor.
Az stress, cok lay lay diyebilirim kisaca. Az stress kismi
son 1-2 yilda biraz artmis olsada hala Istanbul seviyesine cikmis degil. Her
yil yapilan listelerde sikca dunyanin en yasanabilir sehri ilan edilen (ama
bana gore degil, olmamali) Melbourne’de yasiyoruz. Sehircilik bakimindan
gercekten iyi bir sehir. Bu anlamda Istanbul’u ozledigimi soyleyemem. Cok
duzenlli. Gerci dedigim gibi son 1-2 senede burada da bayagi bir trafik problemi
olusmaya basladi gibi. Uzun mesafe gitmek problem olabiliyor sabah ve aksam is
saatlerinde cok yogun oldugundan. Ama yogunluk Istanbul gibi 24 saat degil
ancak aksam 7’e kadar devam ediyor diyebilirim. O saatten sonra azalan trafik
genelde gece 10’dan itibaren in ile cin’in maclarina sahne olmaya basliyor
diyebilirim (ancak bu hafta ici aksamlari gecerli bir durum). Cuma ve Cumartesi
geceleri yollar yine bayagi kalabalik oluyor zira insanlar disarida yemek
yemeyi ve gece hayatini seviyorlar genelde.
Is yasantimiz daha duzenli; yukarida da belirttigim gibi ben
burada bir devlet kurulusunda calisiyorum. Ise baslangic ve bitis saatlerimiz
Istanbul’daki is hayatima gore daha duzenli ve haftalik calisma saatimiz daha
az diyebilirim. Resmi olarak haftalik calisma saatimiz 38 saat. Bu tabii ki is
yukune gore degisiyor aksam mesai yapan arkadaslar oluyor cok seyrekte olsa ama
insanlar genelde ofiste gec saate kadar durmak yerine aksam evden isyerine
baglanarak calismayi tercih ediyorlar. Cumartesi ve Pazar gunu ise gidipte
mesai yapmak gibi bir kavram ise yok diyebilirim en azindan benim calistigim
kurulusta benim calistigim IT departmaninda.
Melbourne Istanbul’a gore iklim bakimindan acik hava
aktivitelerine daha uygun bir sehir diyebilirim. Kisin havanin yumusak olmasi
sebebiyle rahatlikla disarida zaman gecirmek mumkun oluyor. Istanbul'a gore en
buyuk degisim bu olsa gerek. Birseyler yapalim dedigimiz zaman aklimiza hep dis
mekan aktiviteleri geliyor ve ic mekan aktivitelerine pek takilmiyoruz
diyebilirim. Alis veris merkezlerine gezmek icin degil gercekten alis veris
yapmak icin gidiyoruz genelde. Gezmek amacli degil.
Bu 8 yilda hayatimizda degisen ve bizi kotu sekilde
etkileyen en buyuk sey tabii ki de annelerimize, babalarimiza ve kardeslerimize
olan uzakligimiz ve onlari 2 senede (en azindan simdiye kadar) bir gorebiliyor
olmamiz ve kizimizin onlarin yoklugunda buyumesi ve o tip akraba kavramlarina goreceli olarak uzak (Turkiye’de onlara yakin olarak yetismesine gore) yetisiyor olmasi. Neyse
bu konulari ilerleyen yazilarda irdelemeye calisicagim.
Bu yazimin sonunda gectigimiz hafta Turkiye’de, Soma’da
meydana gelen feci maden kazasi sonucu hayatlarini kaybedenlere Allah’tan
rahmet, ailelerine ve yakinlarina bas sagligi, sabir ve kuvvet dilerim. Tek
temennim kaza ile ilgili sorumlularin gereken cezalari almalari ve Turkiye’de
OH&S yani Is Yeri Guvenligi standartlarinin bir an once istenilen seviyeye
getirilmesi ve bu tip kazalarin minimuma indirgenmesidir.
Bir sonraki yazimda biraz Avustralya tarihinden
bahsedecegim.
Saglicakla kalin…
2 Mayıs 2014 Cuma
Yazı 7 - Avustralya'da Emeklilik Yaşı 70'e çıkıyor.
Avustralya'da Emeklilik Yaşı 70'e çıkıyor.
Hadi bakalim buyurun buradan yakin... Bunun adi tam da 'mezarda emeklilik' olsa gerek.
10 Nisan 2014 Perşembe
Yazı 6 - Avustralya ve Tropical Cyclone'lar
Tropical Cylone (Tropikal Siklon) - daha Turkce adiyla Kasirga: Büyük çaplı ve çok şiddetli Beaufort ölçeğine göre saatte 118 kmden (75 milden) fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr. (wikipedia)
Su anda Avustralya'nin kuzey dogusunda Pasifik uzerinde once alcak basinc sistemi olarak olusmus ve sonrasinda gucunu arttirarak Avustralya siniflandirmasina gore 3. kategori Tropical Cyclone haline donusen Ita ile ilgili bilgilendirme yapmak istedim. Yerel saatle 11 Nisan 2014 Cuma gecesi landfall yapmasi, yani karaya varmasi beklenen Ita'nin karaya varisindan once Kuzey Queensland aciklarindaki iliman sularda gucunu daha da arttirarak 4. kategoriye yukselmesi ve o sekilde kara ile bulusmasi bekleniyor. Daha 3. kategorideyken hizi 220 Km/saate kadar ruzgar uretebilen bir sistem olan Ita'nin karaya vardiginda bayagi bir yikim yapacagi acik. O bolgelerde yasayanlara simdiden bol sans. Allah yardimcilari olsun.
Uydu goruntulerinden Ita su sekilde gozukuyor Bureau of Meteorology'nin web sitesinde.
Ita'nin izleyebilecegi yol su sekilde gosteriliyor
Bu da Ita ilgili haberleri takip edebileceginiz link.
Videolar
Daha sonra baska videolarda eklerim.
Bakalim yarin neler olacak kuzey Queensland'de.
Not: Avustralya'daki 8 yilimizin ozetini yapacagim dedigim yaziyi unutmadim. Birkac gune kadar hazir hale getirmeye calisicagim.
Saglicakla kalin.
Su anda Avustralya'nin kuzey dogusunda Pasifik uzerinde once alcak basinc sistemi olarak olusmus ve sonrasinda gucunu arttirarak Avustralya siniflandirmasina gore 3. kategori Tropical Cyclone haline donusen Ita ile ilgili bilgilendirme yapmak istedim. Yerel saatle 11 Nisan 2014 Cuma gecesi landfall yapmasi, yani karaya varmasi beklenen Ita'nin karaya varisindan once Kuzey Queensland aciklarindaki iliman sularda gucunu daha da arttirarak 4. kategoriye yukselmesi ve o sekilde kara ile bulusmasi bekleniyor. Daha 3. kategorideyken hizi 220 Km/saate kadar ruzgar uretebilen bir sistem olan Ita'nin karaya vardiginda bayagi bir yikim yapacagi acik. O bolgelerde yasayanlara simdiden bol sans. Allah yardimcilari olsun.
12 Nisan 2014 Saat: 21:45
Cyclone Ita karaya ulastiktan sonra guc kaybederek Kategori 1'e kadar zayifladi ama hala kasirga sonucta daha firtina sinifina inmedi. Rota tahminine gore Ita, Queensland kiyilarini doverek guney doguya dogru yolculuguna devam edip Pasifik Okyanusuna geri donus yapacak. Guneye gittikce deniz suyu sicakligi dusecegi icin gucunu kaybedecektir. Kasirgalar gucunu deniz yuzeyindeki suyun sicakligindan aliyorlar sonucta. Ve bir kasirga olusmasi icin gerek sart deniz yuzeyindeki su sicakliginin en az 26 derece olmasi.
Video
http://youtu.be/v-hf0QBNc6c
11 Nisan 2014 Saat: 23:10
Cyclone Ita karaya ulastiktan sonra guc kaybederek Kategori 1'e kadar zayifladi ama hala kasirga sonucta daha firtina sinifina inmedi. Rota tahminine gore Ita, Queensland kiyilarini doverek guney doguya dogru yolculuguna devam edip Pasifik Okyanusuna geri donus yapacak. Guneye gittikce deniz suyu sicakligi dusecegi icin gucunu kaybedecektir. Kasirgalar gucunu deniz yuzeyindeki suyun sicakligindan aliyorlar sonucta. Ve bir kasirga olusmasi icin gerek sart deniz yuzeyindeki su sicakliginin en az 26 derece olmasi.
Video
http://youtu.be/v-hf0QBNc6c
11 Nisan 2014 Saat: 23:10
Ve Cyclone Ita karaya ulasti. Karaya varmadan hemen once Kategori 3'e indi.
Brisbane Times'tan - Canli
Brisbane Times'tan - Canli
11 Nisan 2014 Saat: 15:38
Gelismeleri Twitter ustunden #TCIta hastaginden izleyebilirsiniz.
Ita maalesef beklenenden daha fazla guclendi ve Kategori 5 seviyesine yukseldi ve ruzgarin hizi 300 Km/saate kadar variyor. Durum feci.
Uydu goruntulerinden Ita su sekilde gozukuyor Bureau of Meteorology'nin web sitesinde.
Bugunden Videolar
O bolgelerde yasayanlara Allah yardim etsin.
10 Nisan 2014
Uydu goruntulerinden Ita su sekilde gozukuyor Bureau of Meteorology'nin web sitesinde.
Ita'nin izleyebilecegi yol su sekilde gosteriliyor
Bu da Ita ilgili haberleri takip edebileceginiz link.
Videolar
Daha sonra baska videolarda eklerim.
Bakalim yarin neler olacak kuzey Queensland'de.
Not: Avustralya'daki 8 yilimizin ozetini yapacagim dedigim yaziyi unutmadim. Birkac gune kadar hazir hale getirmeye calisicagim.
Saglicakla kalin.
4 Nisan 2014 Cuma
Yazı 5 - Avustralya'ya İkinci Yolculuk ve Yerleşmek
Herkese merhabalar,
Bu yazımı sonbahar ekinoksunu (21 Mart 2014) geçtiğimiz, gündüzlerin inanılmaz bir hız ile kısaldığı, sabah işe gitmek üzere uyandığımızda hala ‘gecenin körü’ karanlığının olduğu, akşam işten eve geldiğimizde kısa bir süre sonra havanın karardığı, güneşin artık eskisi kadar cildimizi ısırmadığı (ama yine de temkinli olmak lazim zira buranın güneşi Türkiye’dekinden çok farklı etkiliyor), yağmur sezonunu ve hatta kişisel olarak soğuk algınlığı ve grip sezonunu açtığım, ağacların hızla yapraklarının sarardığı, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farklarının 20 derecelere kadar çıkabildi, Türkiye’de saatlerin 1 saat ileri alınmış olduğu ve saat farkının 8’e düştüğü ve artık resmen sonbahardayız diyebileceğim bir günde (3 Nisan gecesi) yazıyorum. Not: 5 Nisan’ı 6 Nisan’a bağlayan gece bizde saatlerimizi 1 saat geri alacağız ve Türkiye ile saat farkımız 9’a çıkmış olacak.
Evet Melbourne’de sonbahar geldi. Burada sonbahar bir başka. Kaldı ki ben sonbaharı hiç sevmeyen birisiyim. Gündüzler biraz kısalmaya başlasın hemen depresyona giriyorum resmen. Hele birde havaların soğumasıyla oluşan o sonbahar yorgunluğu yokmu insanın sabahları yataktan çıkası gelmiyor.
Nisan’ın 3’ü itibariyle havalarımız serinledi ve gündüzleri 20’li derecelere indik. Geceleri ara ara 9 dereceye kadar iniyor. Hatta 1-2 hafta önce sabah ve akşam olmak üzere evde ısıtıcımızı bile çalıştırdık. Doğal gaz şirketlerinin ellerini ovuşturdukları zamanlara yaklaşıyoruz yani anlayacağınız.
Yine bu zamanlarda Türkiye’de tam tersine ilkbahar başladı, ve yaza doğru hızlı adımlar ile ilerleniyor.
Neyse bu havadan sudan konulara Melbourne’le ilgili bilgilendirici yazılara geçtiğimde bir yazımda detaylı bir şekilde değineceğim zaten. O sebeple şimdi bu yazımdaki ana konuma yani 2006’da gelip Melbourne’e yerleşme hikayemize dönmek istiyorum.
2004 yılının Ekim ayında yaptığımız Avustralya (Melbourne ve Sydney) gezisi sonrası İstanbul’a döndük ve yaşantımıza kaldığımız yerden devam ettik. Bir yandan da yerleşmek için seçmiş olduğumuz Melbourne’e temelli yerleşmek amacıyla gelmek adına planlarımızı şekillendirmeye ve finansal birikimimizi yapmaya başladık. Bu yaptığımız gezi, Avustralya’nın bize verdiği 5 yıllık geçerli sürekli oturum hakkının 2009’a kadar geçerli olmasını sağladı. Yani 2009’a kadar Avustralya’ya giriş yapma ve yerleşme hakkımız vardı artık.
Bu aşamadan sonra bizim kendimizi hazır hissetmemiz yaklaşık 1,5 seneyi buldu. Bu arada geçen zamanlarda kendimize çok fazla sayıda sorular sorduk.
• Emin miyiz?
• Neden?
• Artılar eksiler neler?
• Melbourne mu? Sydney mi?
• Acaba Türkiye’den Avustralya’ya gidip yerleşmeden önce İstanbul’dan Türkiye’deki başka bir şehre mi gidip yerleşsek? Oraları mı denesek?
• İzmir? Antalya? Hangisi? Neresi?
Sonra İngiltere’nin de puanlama sistemiyle göçmen aldığını öğrenmemiz üzerine, acaba İngiltere’ye mi yerleşsek diye düşünmeye başladık Hem daha yakın. Ama bütün başvuru, bekleme süreci vs hepsi yeni baştan başlayacak idi. Uzun düşüncelerden sonra Avustralya için devam etme ve İngiltere’ye başvuru yapmama kararı aldık.
Gerçi şimdilerde 2014’e geldik ve biz o zaman aldığımız bu karardan bazen pişman oluyoruz. Sonda belirteceğimi başta belirteyim. Keşke İngiltere’ye gitseymişiz oluyoruz. Ama bu durum arada oluşuyor. Yani bazı zamanlar oluyor ki gerçekten Avustralya – Türkiye arasındaki yaklaşık 18,000 km’lik mesafe bize hem dert hemde sıkıntı oluyor. Ailelerimizden ve akrabalarımızdan bu kadar uzakta ne işimiz var olduğumuz zamanlar oluyor. Evet dürüst olmakta fayda var. Burası ha deyince bavulunu alıpta Türkiye’nin yolunu tutabileceğimiz bir yer değil. Hem yol uzun sürüyor hem de bilet fiyatları epey yüksek. Aslında bu durumu bilerek geldik ve yerleştik buraya ama işte insanın bazen ruh hali bu şekilde pişmanlıklar yaşamasına da neden oluyor. Bazen annenize, babanıza ve akarbalarınıza daha yakında yaşıyor olmayı isteyebiliyorsunuz.
Avustralya öyle bir ülke ki, bence yurt dışında yaşamaya karar vermiş bir insan için gerek iklimi, gerek doğası, gerek göçmenlere olan yaklaşımı ve tanınan hakların gayet yeterli olması ve gerekse kendi milletinizden, dilinizden ve kültürünüzden arkadaş bulabilmenin kolay olduğu bir yer. Bir göçmen için yaşanabilecek, kolay adapte olunabilecek en iyi ilk 3 ülke arasındadır kesinlikle kanımca.
Türkiye’den gelen ailesine ve arkabalarına nispeten bağlı kişiler olarak buranın bize dezavantajlarından en önemlisi kesinlikle Türkiye’ye olan uzaklık diyebiliriz. Uçakla toplam 18 saat uçarak gelinebilen bir yer Türkiye’den.
Neyse yukarıda bahsettiğim soruları düşüne düşüne 2006 senesine geldik ve artık zaman yaklaşıyordu. Biz kesin kararımızı verdik ve Mayıs 2006’da Melbourne’e yerleşecek şekilde planlarımızı yaptık ve uygulamaya koyduk. Ben ve eşim işyerimizle konuştuk. Zamanı geldiğinde istifalarımızı verdik. Bir yandan İstanbul’da evi toplama telaşı, bir yanda İstanbul’daki arkadaşlarımız ile vedalaşma toplantılarını yaparken diğer yandan iki farklı şehirde yaşayan ailelerimizle ve akrabalarımızla organize etmeye çalıştığımız Melbourne’e göçmeden önceki son birliktelikler. Derken Mart 2006 sonunda bende eşimde işlerimizden ayrıldık ve İstanbul’daki evimizi boşalttık. Eşyalarımız kamyona yüklenipte eşimin memleketindeki aile evine doğru yola çıktığında hani ‘Agonun horozu gibi ortada kalmak’ diye bir terim vardır ya (en azından benim memleketim İzmir dolaylarında var) aynen o şekilde kaldık ortada. Artık İstanbul’da bir evimiz yoktu. Sonrasında evimize yakın bir köftecide bilinmezlikler ve heyecan içinde öğlen yemeğimizi yediğimizi hatırlıyorum. Daha sonrada gönderdiğimiz eşyalardan önce varacakları eve varıpta karşılayalım diye Sabiha Gökçen hava limanına doğru taksi ile yola çıktık.
Eşyalarımız ebedi istiraathanelerine vardıklarında evi düzenledik. Sonrasında önce eşimin ailesi tarafında sonrasında benim İzmir’deki ailem ve akrabalarım tarafında veda turlarımızı gerçekleştirdik. Bu turlar tabii ki de çok kolay olmadı. Bazen eğlenceli, bazen tartışmalı bazen heyecanlı ve en nihayetinde ayrılık vakitleri gelip çattığında ise acıklı ve ağlamaklı sahnelere sebep oldu. Ailelerimiz içinde bizim içinde zor olsada artık bir kere ok yaydan çıkmıştı ve geri dönüşü yoktu. İçimizdeki heyecan ve geleceğe dönük merak içerisinde Türkiye’deki son gecemizi İstanbul’da samimi olduğumuz arkadaşlarımızın evinde geçirdik ve 6 Mayıs 2006’da tekrardan Melbourne’ün yolunu tuttuk. Arada Kuala Lumpur’da stop-over yapmamız sebebi ile 9 Mayıs 2006 tarihinde bu sefer yerleşmek üzere tekrar Avustralya’ya, Melbourne’den gümrük görevlilerinin ‘Welcome home sir!’ söylemleri eşliğinde girişimizi yapmış bulunuyorduk.
Bir sonraki yazımda burada şu ana kadar geçirdiğimiz yaklaşık 8 senenin genel bir özetini yapmaya çalışacağım. Ardından da artık buraları tanıtıcı yazılarıma başlama vakti gelecek.
Sağlıcakla kalın.
Birkaç resim
Bu yazımı sonbahar ekinoksunu (21 Mart 2014) geçtiğimiz, gündüzlerin inanılmaz bir hız ile kısaldığı, sabah işe gitmek üzere uyandığımızda hala ‘gecenin körü’ karanlığının olduğu, akşam işten eve geldiğimizde kısa bir süre sonra havanın karardığı, güneşin artık eskisi kadar cildimizi ısırmadığı (ama yine de temkinli olmak lazim zira buranın güneşi Türkiye’dekinden çok farklı etkiliyor), yağmur sezonunu ve hatta kişisel olarak soğuk algınlığı ve grip sezonunu açtığım, ağacların hızla yapraklarının sarardığı, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farklarının 20 derecelere kadar çıkabildi, Türkiye’de saatlerin 1 saat ileri alınmış olduğu ve saat farkının 8’e düştüğü ve artık resmen sonbahardayız diyebileceğim bir günde (3 Nisan gecesi) yazıyorum. Not: 5 Nisan’ı 6 Nisan’a bağlayan gece bizde saatlerimizi 1 saat geri alacağız ve Türkiye ile saat farkımız 9’a çıkmış olacak.
Evet Melbourne’de sonbahar geldi. Burada sonbahar bir başka. Kaldı ki ben sonbaharı hiç sevmeyen birisiyim. Gündüzler biraz kısalmaya başlasın hemen depresyona giriyorum resmen. Hele birde havaların soğumasıyla oluşan o sonbahar yorgunluğu yokmu insanın sabahları yataktan çıkası gelmiyor.
Nisan’ın 3’ü itibariyle havalarımız serinledi ve gündüzleri 20’li derecelere indik. Geceleri ara ara 9 dereceye kadar iniyor. Hatta 1-2 hafta önce sabah ve akşam olmak üzere evde ısıtıcımızı bile çalıştırdık. Doğal gaz şirketlerinin ellerini ovuşturdukları zamanlara yaklaşıyoruz yani anlayacağınız.
Yine bu zamanlarda Türkiye’de tam tersine ilkbahar başladı, ve yaza doğru hızlı adımlar ile ilerleniyor.
Neyse bu havadan sudan konulara Melbourne’le ilgili bilgilendirici yazılara geçtiğimde bir yazımda detaylı bir şekilde değineceğim zaten. O sebeple şimdi bu yazımdaki ana konuma yani 2006’da gelip Melbourne’e yerleşme hikayemize dönmek istiyorum.
2004 yılının Ekim ayında yaptığımız Avustralya (Melbourne ve Sydney) gezisi sonrası İstanbul’a döndük ve yaşantımıza kaldığımız yerden devam ettik. Bir yandan da yerleşmek için seçmiş olduğumuz Melbourne’e temelli yerleşmek amacıyla gelmek adına planlarımızı şekillendirmeye ve finansal birikimimizi yapmaya başladık. Bu yaptığımız gezi, Avustralya’nın bize verdiği 5 yıllık geçerli sürekli oturum hakkının 2009’a kadar geçerli olmasını sağladı. Yani 2009’a kadar Avustralya’ya giriş yapma ve yerleşme hakkımız vardı artık.
Bu aşamadan sonra bizim kendimizi hazır hissetmemiz yaklaşık 1,5 seneyi buldu. Bu arada geçen zamanlarda kendimize çok fazla sayıda sorular sorduk.
• Emin miyiz?
• Neden?
• Artılar eksiler neler?
• Melbourne mu? Sydney mi?
• Acaba Türkiye’den Avustralya’ya gidip yerleşmeden önce İstanbul’dan Türkiye’deki başka bir şehre mi gidip yerleşsek? Oraları mı denesek?
• İzmir? Antalya? Hangisi? Neresi?
Sonra İngiltere’nin de puanlama sistemiyle göçmen aldığını öğrenmemiz üzerine, acaba İngiltere’ye mi yerleşsek diye düşünmeye başladık Hem daha yakın. Ama bütün başvuru, bekleme süreci vs hepsi yeni baştan başlayacak idi. Uzun düşüncelerden sonra Avustralya için devam etme ve İngiltere’ye başvuru yapmama kararı aldık.
Gerçi şimdilerde 2014’e geldik ve biz o zaman aldığımız bu karardan bazen pişman oluyoruz. Sonda belirteceğimi başta belirteyim. Keşke İngiltere’ye gitseymişiz oluyoruz. Ama bu durum arada oluşuyor. Yani bazı zamanlar oluyor ki gerçekten Avustralya – Türkiye arasındaki yaklaşık 18,000 km’lik mesafe bize hem dert hemde sıkıntı oluyor. Ailelerimizden ve akrabalarımızdan bu kadar uzakta ne işimiz var olduğumuz zamanlar oluyor. Evet dürüst olmakta fayda var. Burası ha deyince bavulunu alıpta Türkiye’nin yolunu tutabileceğimiz bir yer değil. Hem yol uzun sürüyor hem de bilet fiyatları epey yüksek. Aslında bu durumu bilerek geldik ve yerleştik buraya ama işte insanın bazen ruh hali bu şekilde pişmanlıklar yaşamasına da neden oluyor. Bazen annenize, babanıza ve akarbalarınıza daha yakında yaşıyor olmayı isteyebiliyorsunuz.
Avustralya öyle bir ülke ki, bence yurt dışında yaşamaya karar vermiş bir insan için gerek iklimi, gerek doğası, gerek göçmenlere olan yaklaşımı ve tanınan hakların gayet yeterli olması ve gerekse kendi milletinizden, dilinizden ve kültürünüzden arkadaş bulabilmenin kolay olduğu bir yer. Bir göçmen için yaşanabilecek, kolay adapte olunabilecek en iyi ilk 3 ülke arasındadır kesinlikle kanımca.
Türkiye’den gelen ailesine ve arkabalarına nispeten bağlı kişiler olarak buranın bize dezavantajlarından en önemlisi kesinlikle Türkiye’ye olan uzaklık diyebiliriz. Uçakla toplam 18 saat uçarak gelinebilen bir yer Türkiye’den.
Neyse yukarıda bahsettiğim soruları düşüne düşüne 2006 senesine geldik ve artık zaman yaklaşıyordu. Biz kesin kararımızı verdik ve Mayıs 2006’da Melbourne’e yerleşecek şekilde planlarımızı yaptık ve uygulamaya koyduk. Ben ve eşim işyerimizle konuştuk. Zamanı geldiğinde istifalarımızı verdik. Bir yandan İstanbul’da evi toplama telaşı, bir yanda İstanbul’daki arkadaşlarımız ile vedalaşma toplantılarını yaparken diğer yandan iki farklı şehirde yaşayan ailelerimizle ve akrabalarımızla organize etmeye çalıştığımız Melbourne’e göçmeden önceki son birliktelikler. Derken Mart 2006 sonunda bende eşimde işlerimizden ayrıldık ve İstanbul’daki evimizi boşalttık. Eşyalarımız kamyona yüklenipte eşimin memleketindeki aile evine doğru yola çıktığında hani ‘Agonun horozu gibi ortada kalmak’ diye bir terim vardır ya (en azından benim memleketim İzmir dolaylarında var) aynen o şekilde kaldık ortada. Artık İstanbul’da bir evimiz yoktu. Sonrasında evimize yakın bir köftecide bilinmezlikler ve heyecan içinde öğlen yemeğimizi yediğimizi hatırlıyorum. Daha sonrada gönderdiğimiz eşyalardan önce varacakları eve varıpta karşılayalım diye Sabiha Gökçen hava limanına doğru taksi ile yola çıktık.
Eşyalarımız ebedi istiraathanelerine vardıklarında evi düzenledik. Sonrasında önce eşimin ailesi tarafında sonrasında benim İzmir’deki ailem ve akrabalarım tarafında veda turlarımızı gerçekleştirdik. Bu turlar tabii ki de çok kolay olmadı. Bazen eğlenceli, bazen tartışmalı bazen heyecanlı ve en nihayetinde ayrılık vakitleri gelip çattığında ise acıklı ve ağlamaklı sahnelere sebep oldu. Ailelerimiz içinde bizim içinde zor olsada artık bir kere ok yaydan çıkmıştı ve geri dönüşü yoktu. İçimizdeki heyecan ve geleceğe dönük merak içerisinde Türkiye’deki son gecemizi İstanbul’da samimi olduğumuz arkadaşlarımızın evinde geçirdik ve 6 Mayıs 2006’da tekrardan Melbourne’ün yolunu tuttuk. Arada Kuala Lumpur’da stop-over yapmamız sebebi ile 9 Mayıs 2006 tarihinde bu sefer yerleşmek üzere tekrar Avustralya’ya, Melbourne’den gümrük görevlilerinin ‘Welcome home sir!’ söylemleri eşliğinde girişimizi yapmış bulunuyorduk.
Bir sonraki yazımda burada şu ana kadar geçirdiğimiz yaklaşık 8 senenin genel bir özetini yapmaya çalışacağım. Ardından da artık buraları tanıtıcı yazılarıma başlama vakti gelecek.
Sağlıcakla kalın.
Birkaç resim
Şu anki evimize yakın kavşak ve Shell benzin istasyonu
Görmemişin bahçesi olmuş. Melbourne'deki ilk evimizin bahçesi. Yıl 2007
Twelve Apostoles Victoria
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)